İngilizce Terimler - Yirmidördüncü Bölüm
To (one’s) heart’s content
(doya doya – gönlünce )
To one’s complete satisfaction
Last week we had a seafood dinner. We ate boiled lobster to our heart’s content.
(Geçen hafta akşama denizi yemeği yedik. Haşlanmış ıstakozları doya doya yedik.)
Want out
(bir durumu veya çalışmayı durdurmakistemek,ilişkisini kesmeyi istemek)
To desire to break an association with an enterprise or person
Jean liked this hunting trip when we first started. After three days in the woods, she wanted out.
(Bu av gezisini ilk başlayışımızda Jean sevdi. Ama ormanda üç gün kaldıktan sonra, bizden ayrılmak istedi.)
Keep cool
(soğukkanlığını koru – sakin olmak )
To remain calm
This was a dangerous storm. Lightning struck a nearby tree. Throughout the storm the whole family kept cool. I was proud of them.
(Bu tehlikeli bir fırtınaydı. Yıldırım yakındaki bir ağaca çarptı. Fırtına boyunca bütün aile sakindi. Onlarla gurur duydum.)
Lose (one’s) temper
(zıvanadan çıkmak – siniri kaybetmek - gözü karalmak – deliye dönmek)
To become very angry
Every time Ali doesn’t get what he wants, he loses his temper.
(Her zaman Ali istediği şeyi ele geçiremezse, sinirini kaybeder.)
See red
( tepesi atmak – gözü dönmek – öfkeden kudurmak )
To become angry, to lose one’s temper
I can’t stand that guy. Every time he comes in the office, I see red.
(O adama dayanamıyorum. Ofiste her geldiğinde, gözüm dönüyor.)
Be on edge
( sinirli olmak – hassas olmak )
To be nervous, irritable
Excuse me for getting angry, I’m just on edge today.
(Kızdığım için üzür dilerim. Bugün çok sinirliydim.)