İngilizce terimler - Altıncı Bölüm
Take it easy
( Kendini yorma – sakin ol - kolayına bak – işi hafiften al – kızma)
Stay calm, be calm, slow down
Don’t worry. I’m going to help you. Just take it easy.
( Endişelenme. Ben sana yardım edeceğim. Sakin ol. )
Take part in
( -e katılmak - -e iştirak etmek )
To participate in
The fireman takes part in a daring rescue.
( İtfaiyeci cesur bir kurtarma görevine katılır. )
Look down on (someone)
( Küçümsemek – yukarıdan bakmak - -e tepeden bakmak – hor görmek )
To consider someone inferior
Snobs are people who look down on others.
( Kibirli ve züppe insanlar, diğerlerini hafife alanlardır. )
Point out
( Ihtar etmek – hatırlamak – belirtlemek – dikkati çekmek – işaret etmek )
To indicate, to bring attention to
Please point out my mistakes in this writing assignment. Point them out in red pencil.
( Bu yazı ödevinde hatalarımı belirtleyin. Onları kırmızı kalemle işaretleyin. )
Pushover
( çantada keklik - Ele geçirilmesi, elde edilmesi kolay olan - elde edilmesi o denli kesin ki elde edilmiş sayılır. )
Someone who is easy to influence or manipulate
Robert believes anything you say. He really is a pushover.
( Robert, söylediğin her şeye inanıyor. O gerçekten çantada keklik birisi. )
Think highly of
( Takdir et - -e saygı duymak/beslemek )
To hold in esteem
The students think highly of their English teacher.
( Öğrenciler, İngilizce öğretmenlerine saygı duyuyorlar. )
Under (one's) thumb
( birini istediği gibi idare etmek - kullanmak )
Under one’s domination
I don’t know why, but I do everything she tells me to do. I'm afraid she has me under her thumb.
( Nedenini bilmiyorum, ama yapmamı söylediği her şeyi yapıyorum. Beni kullandığından korkuyurum. )